17 Nisan 2012 Salı

17 NİSAN 2012 ERTUĞRUL ÖZKÖK 'ÜN BİR YAZISI ÜZERİNE 'O TOPLANTIDA BEN DE VARDIM'

17 NİSAN 2012 ERTUĞRUL ÖZKÖK ‘ÜN YAZISI ÜZERİNE ‘O TOPLANTIDA BEN DE
VARDIM’
Sevgili yakınlarım ve dostlarım, bugünkü, yani 17.Nisan. 2012 tarihli Hürriyet Gazetesi’inde ERTUĞRUL ÖZKÖK’ün ‘TÜRK MEDYASININ SON YEMEĞİ’ yazısının ikinci bölümü ‘KAYIP KASEDİN SIRRINI BİR TÜRLÜ ÇÖZEMEDİK’ başlığını taşıyordu. Bu ikinci bölüm aşağıda kopyasını koyduğum paragrafla bitiyordu. Bu paragrafta tarih de verilerek bir toplatıdan bahsediliyor. O toplantıda ben de vardım. Bu yazı bana hayatımın bir gününün tarihini verdiği için ilgilendim, sizleri çok ilgilendirmese de bazı konuları sizlerle paylaşmak istedim. Gene de içinde sizler de birşeyler bulacaksınız. Evvelâ yazının o bölümünü okuyunuz.

''SADECE 5 GÜN SONRA O TRAJİK OLAY PATLADI
Bu 3 gazeteci 27 Ocak 1979 günü, Intercontinental Oteli'nin balo salonunda,TÜSİAD tarafından düzenlenen toplantıda yan yana oturdular, konuştular. Toplantının konusu “1979 yılına girerken Türkiyeekonomisi”ydi.
Salon hıncahınç doluydu. Birçok kişi toplantıyı ayakta izlemişti. Abdi İpekçi kalabalıklar önünde konuşmayı seven bir insan değildi. O gün belki de hayatında ilk defa kalabalık bir izleyici karşısında konuşmuştu. Ve bu son konuşması olmuştu. Çünkü, o toplantıdan sadece 5 gün sonra, bugün adını taşıyan sokakta öldürülecekti. 12 Eylül'ü tartışırken, yargılarken bu hatıraları da yeniden gözden geçirmekte fayda var.
BANTLAR NİYE KAYBOLDU HİÇBİR ZAMAN ÖĞRENİLEMEDİ
Peki o gün neler konuşmuşlardı? Sözü Güngör Uras'a bırakıyorum:
“TÜSİAD'ın her toplantısında konuşmalar o günlerin teknik imkânlarıyla banda alınır ve sonra bant çözümü yapılırdı. Teknik sorunlarla karşılaşmamak için iki farklı aletle kaydedilirdi.
Çok ilginçtir ki, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu ve Nazlı Ilıcak'ın konuşmaları tamamlandıktan sonra bant kayıtları kayboldu. Bütün aramalarımıza rağmen ne kayıtlara ulaşabildik ne de bantların nasıl kaybolduğunu anlayabildik.”'

Toplantı 27 Ocak 1979’da yapılmış. Yani 33 yılönce. Zaman ne kadar geçse bazı olayların canlı şahitlerine rastlanabiliyor. Toplantı İnterkontinantal Oteli’inde yapıldı. Taksim meydanındaki The Marmara Oteli o zaman İntercontinantal. İşte size küçük bir bilgi. Bildiğim kadarıyla o günkü Türkiye’de ve de İntercontinantal Oteli’nde yapılan devamlı grevler otelin o zamanki sahiibini usandırdı ve çekip gittil. Toplantı TÜSİAD tarafından düzenlenmiş. Peki ben ne arıyorum orada? Birkaç kere Divan Oteli yanında gibi bir yerde TÜSİAD bürosuna uğradığımı hatırlıyorum. 1975-76’dan itibaren %63 gelir vergisi ödemeye başlayınca firmamın büyüdüğünü düşünüyordum herhalde.
( Özal’ın henüz müsteşarken başlattığı Garantisiz Ticari Borçlar uygulamasına kadar dayanmıştım. O zamanlar Türkiye’den tüm ticari döviz transferleri Merkez Bankası
tarafından yapılırdı. Ama önce tahsis belgesi almak için Merkez Bankasına teminatlar yatırılır, Ankaraya evraklar gider gelir, bu işlemler bazen seneler sürerdi. Uzatmayayım, sonunda dış satıcıya ödeme yapılması için mal bedeli bankanıza yatırılır ve döviz transferi beklenirdi. O günlerde 3 yıl dış ödeme yapılmadı. Ancak peşpeşe devalüasyonlar yapılıyor, ve malı gümrükten çektikten kısa bir süre sonra bedelini yatırma izniyle ithali yapılmış ve satılmış maların bedelleri için her devalüasyonda Merkez Bankasına hasıl olan kur farkının yatırılması gerekiyordu. Yatırmazsanız ne olur? Kambiyo suçu olur ağır cezaya gidersin. İşte biz bu kur farklarını yatıra yatıra zaten küçülmüştük, ama Özal bozuk bir lisanla yazılması yanında
anlaşılması da güç olan bir tebliğle tüm bu bekleyen ödemeleri Garantisiz Ticari Borç olarak kabul edildiğini ve Devlet ‘in bu meblağları ödemeyeceğini açıkladı ktan sonra büyüdüğümü düşünecek durumda değildim)
TÜSİAD’a üye olmamıştım ama, bu kuruluşun galiba bir uygulaması vardı. Bazı firmalara bilgi gönderiyordu. Hatırladığım kadarıyla her ay ‘GÖRÜŞ’ ismini taşıyan bir küçük broşür gönderirlerdi. İşte bu toplantıyı da herhalde haber vermişler, belki davetiye göndermişlerdi.
Salonda ayakta duranlar var mıydı? Gözümün önüne bu konuda hiçbir resim gelmiyor. Ben oturuyordum. Abdi İpekçi’nin yazılarını 1960’lardan beri izlerdim. O yıllarda, yani 1060’larda ülkemizde bazı dalgalanmalar olurdu. Abdi İpekçi o yıllarda çok genç olmasına rağmen Milliyet Gazetesi’ndeki yazılarda birçok olayın perde arkasını açıklıkla yazardı. 17 Nisan 1979
günü sakin bir konuşma yaptı. Hatırladığım kadarıyla o günlerdeki toplum içindeki kavgayı gelir dağılımındaki eşitsizlikle açıklıyordu. Kesin hatırladığım, konuşmasını beğendiğim, ama toplumdaki kavganın teşhisine bir dereceye kadar hak vermekle beraber tamamen katılmadığım.
O toplantıda başka kimler vardı? Şimdi size başka bir bilgi vereyim. O günlerdeEcevit hükümetini kurarken Meclisten güven oyu alabilmek için partisinin dışında 11 kişiye bakanlık vermişti. Bunlar ilginç kişilerdi. Hükümet kurma çalışmaları devam ederken Edirne hududundaki tırların yeni hükümetin kurulmasını ve bu kişilerin bakan olmasını beklediğine dair bir söylentiler çıkmıştı. İşte o bakanlardan biri veya üçü de o toplantıdaydı. İsmini şimdi hatırlamadığım bir tanesinin dik saçları vardı. Onlara küçümsüyen bir gözle baktığımı hatırlıyorum.
O toplantıda Uğur Mumcu ve Nazlı Ilıcak’ın bir konuşma yaptıklarını hiç hatırlamıyorum. Yalnız
yakın masalardan birinde oturan sarışın genç bir hanımın güzel Fransızcakonuşması dikkatimi çekmişti. O yıllarda daha çok bazı Fransız fabrikalarının Türkiye distribütörü olarak
çalışıyordum. İçimden işte bana böyle bir sekreter hanım lâzım diye düşünmüştüm. Sonradan o hanımın isminin Nazlı Ilıcak olduğunu öğrenmiştim.
Abdi İpekçi’nin ölüm haberi geldiğinde o gün gördüğüm efendi insanı düşünmüştüm.
O konu ne zaman geçse gene o günü hatırlarım.
Hepinize sevgiler
H. A.

17 NİSAN 2012 EMEKLİ BÜYÜKELÇİ OKAN GEZER 'İ KAYBETTİK

17.NİSAN. 2012 EMEKLİ BÜYÜKELÇİ OKAN GEZER’İ
KAYBETTİK
İki gün önce telefonuna konser mesajı göndermiştim. Bu gün kendisine telefon etmeyi düşünüyordum. Her gün bin metre yüzerdi. Bir yıldan biraz daha fazla bir süre önce bir ameliyat geçirdi . Ama geçtiğimiz yaz gene yüzüyordu. Bin yerine sekiz yüz yüzüyorum diyordu. Opera aşığı ve bilginiydi. Değerli DVD birikimi vardı. Bir DVD de bana hediye etmişti. New-York’daki konserleri yakından izlerdi. Bana da broşürlerini taşırdı. Orada müzisyenlerle yaptığı kısa mükâlemeleri
iftiharla anlatırdı. Zannederim üç veya dört defadır Filarmoni derneğinin konserlerine gelmiyordu. Herhalde İstanbul’da olan oğlu ve eşiyle ilgileniyordur diye düşünüyordum. Emekli Büyük Elçi olduğunu ilk fırsatta gururla belirtirdi. Saint- Joseph ve Mülkiye mezunuydu. Dış politikayla ilgili erişilmez bir birikimi vardı. Çok kibardı.Günlük yaşamda dışişlerinden alışageldiği nezaket kurallarını uygulamayı ihmal etmezdi. Koyu Galatasaray’lıydı ve kulüpte emeği ve sözü geçenlerdendi.Ülkemizin büyük bir değeriydi. Böyle bir dostumuz olduğu için hepimiz iftihar ediyorduk. Dün bir ara aklımdan yoksa hastalandı mı diye geçmişti. Her şey ne çabuk oluverdi. Bu sabah gazete ilânını gördüm. Emekli Büyükelçi sevgili saygıdeğer dostumuz OKAN GEZER Hakkın rahmetine kavuşmuş. Ona rahmetler diliyorum. H. A.

9 Eylül 2011 Cuma

FAZIL SAY VE NAZIM HİKMET

Sevgili Yakınlarım ve Dostlarım; artık herkes kiminle konuştuğunu bilmeli. Kimseyi küçük görmüyoruz,herkesin bir seviyesi ve kişiliği var. Ama fani dünyada insanlar göçüp giderler. Pek nadiren bazı kişiler evrenselleşirler, ölümsüzleşirler. Alçak gönüllü davranışları yanıltmasın. Ben yetkili olsaydım şehrimizin en önemli meydanlarından birine, önemli caddelerin bazılarına onun ismini verirdim. Diğer şehirlerde de aynı şeyin yapılmasını arzu ederdim. Herhangi bir Avrupa ülkesi böyle bir müzisyene sahip olsaydı böyle yapardı. Linkleri dinleyin ve yenilerini ilâve edin, daha iyisi CD’lerini, DVD’lerini tedarik edin. Hepinize
selâmlar H. A.

Fazıl Say – Nazım Hikmet Açların Gözbebekleri
http://www.youtube.com/watch?v=1aYyjBDCj3o&feature=related

Fazıl Say – Nazım Hikmet Ben İçeri Düştüğümdenberi
http://www.youtube.com/watch?v=B3b7QaIBfzg&feature=related

Fazıl Say – Nazım Hikmet Kerem Gibi
http://www.youtube.com/watch?v=i7BWfwJfjt0&feature=related

Fazıl Say - Nazım Hikmet Memleketim
http://www.youtube.com/watch?v=yc7SFXjig6s&feature=related

Fazıl Say - Nazım Hikmet Vatan Hainliğine Devam ediyor
hâlâ
http://www.youtube.com/watch?v=aiAWmexF8ZA&feature=related

Fazıl Say – Nazım Hikmet Kız Çocuğu
http://www.youtube.com/watch?v=MmD-QpyYdhk&feature=related

Fazıl Say – Nazım Hikmet Yatar Bursa Kalesinde
http://www.youtube.com/watch?v=9KTe08Ch4kw&feature=related

Fazıl Say – Nazım Hikmet Yaşamak
http://www.youtube.com/watch?v=v86vmPzRiqo

Fazıl Say – Bazım Hikmet Üç Selvi
http://www.youtube.com/watch?v=y028viiicJE&feature=related

2 Eylül 2011 Cuma

D&R MAĞAZALARINDA ADNAN SAYGUN'UN HİÇ BİR KAYDI YOK

Sevgili Yakınlarım ve Dostlarım; Şimdi sizlere inannamayacağınız bir konuyu anlatıyorum:
Bu gün öğleden sonra Metrocity Alış Veriş Merkezi’ne gittim. Amacım D&R mağzasında CD’lere bakmak sonra da alt kata inip Bimeks mağzasını dolaşmaktı. D&R ‘de Ahmet Saygun’un hangi eserleri var diye sordum. Aslında, Yunus Emre Oratoryosu’nun Hikmet Şimşek, varsa Gürer Aykal yönetimindeki kayıtları ve gene varsa başkaca kayıtları satın almak istiyordum. Sizlere daha önce de yazdığım ve ilerde de tekrar yazacağım gibi ben bu eseri birçok kez canlı olarak izledim, konserlerde kayda aldım, televizyondan Gürer Aykal yönetimindeki yaymı o zaman video kasetine aldım, sonra da VCD kaydı yaptırdım ( Soprano Ruhsar Öcal, Alto Işın Güyer, Tenor Erol Uras, Bas Ayhan Baran, Baş kemancı Oktay Dalansel, Koro Şefi Walter Strauss), son günlerde bir bölümün İstanbul Oda Korosu tarafından 1990’da yapılan kaydına da sahip oldum. Ayrıca YouTube’da Hikmet Şimşek yönetimindeki kayıttan bazı bölümleri dinlemek mümkün (Soprano Müfide Özgüç, Alto Cemaliye Kıyıcı, Tenor Pekin Kırgız, Bas Bülent Ateşoğlu). Gene de daha yeni, belki daha temiz kayıtlar bulurum diyorum, belki yeni yorumlara rastlarım diye düşünüyorum. Bu muhteşem eserin yorumlarını mukayese etmek istiyorum.

Görevliler monitöre baktılar. Şimdi sıkı durun. D&R mağzalarının hiç birinde Adnan Saygun’un hiçbir eseri stoklarında gözükmüyor. Türkiye’nin en büyük müzisyeninin hiçbir eseri sizin mağazanızda yoksa o zaman (hattimi aşarak) siz bu mağzaları kapatın dedim.

Bu vesileyle ben size Ahmet Adnan Saygun’un bilinen eserlerini aşağıya yazayım:

Operalar
Op.9 Özsoy (tek perde), 1934
Op.11 Taşbebek (tek perde), 1934
Op.28 Kerem (Üç perde), 1947-52
Op.52 Köroğlu (Üç perde), 1973
Op.65 Gılgameş, 1962-1983
Bale
Op.17 Bir Orman Masalı (koreografik süit)/ A Forest Tale, 1939-43
Op.75 Kumru Efsanesi, 1986-89
Orkestra
Op.1 Divertimento, (darbuka ve saksofonlu büyük orkestra), 1930
Op.10/b İnci'nin Kitabı(Orkestra uyarlaması), 1944
Op.13 Sihir (ya da Büyü) Raksı (Taşbebek operasından bölüm), 1934
Op.14 Süit, 1936
Op.24 Halay, 1943
Op.29 Birinci Senfoni, 1953
Op.30 İkinci Senfoni, 1958
Op.39 Üçüncü Senfoni, 1960
Op.57 Ayin Raksı, 1975
Op.53 Dördüncü Senfoni, 1974
Op.70 Beşinci Senfoni, 1985
Op.72 Orkestra için Çeşitlemeler, 1985
Şan ve Orkestra
Op.3 Ağıtlar (tenor solo, erkekler korosu), 1932
Op.6 Kızılırmak Türküsü (soprano), 1933
Op.16 Masal "Lied" (bartion), 1940
Op.19 Eski Üslupta Kantat (solistler ve koro), 1941
Op.21 Geçen Dakikalarım (bariton solo), 1941
Op.23 Dört Türkü, 1945
Op.26 Yunus Emre Oratoryosu (solistler, koro, orkestra), 1942
Op.41 On Türkü, 1968
Op.54 Ağıtlar- İkinci Defter (tenor solo, erkekler korosu), 1974
Op.60 İnsan Üzerine Deyişler I, 1977
Op.61 İnsan Üzerine Deyişler II, 1977
Op.63 İnsan Üzerine Deyişler III, 1983
Op.64 İnsan Üzerine Deyişler IV, 1978
Op.66 İnsan Üzerine Deyişler V,1978
Op.67 Atatürk'e ve Anadolu'ya Destan,1981
Op.69 İnsan Üzerine Deyişler VI, 1984
Solo çalgı ve Orkestra
Op.34 Birinci Piyano Konçertosu, 1952-58
Op.44 Keman Konçertosu, 1967
Op.59 Viyola Konçertosu, 1977
Op.71 İkinci Piyano Konçertosu, 1985
Op.74 Viyolonsel Konçertosu, 1987
Oda Müziği ve Oda Orkestrası
Op.4 Sezişler (iki klarinet), 1933
Op.8 Vurma Sazlı Kuvartet (klarinet, saksofon, vurma çalgı, piyano), 1933
Op.12 Sonat (piyano-çello), 1935
Op.20 Sonat (piyano-keman), 1941
Op.27 Birinci Yaylı Sazlar Kuvarteti, 1947
Op.33 Demet (süit) (keman-piyano),1955
Op.35 İkinci Yaylı Sazlar Kuvarteti, 1957
Op.37 Trio (obua, klarinet, arp), 1966
Op.43 Üçüncü Yaylı Sazlar Kuvarteti, 1966
Op.46 Nefesli Sazlar İçin Kentet,1968
Op.49 Deyiş "Dictum" (yaylı çalgılar), 1970
Op.50 Üç Prelüd (iki arp), 1971
Op.55 Trio (obua, klarinet, piyano), 1975
Op.62 Oda Konçertosu (yaylı çalgılar), 1978
Op.68 Dört Arp için üç Türkü, 1983
Op.78 Dördüncü Yaylı Çalgılar Kuvarteti-iki bölüm, 1990
Koro
Op.5 Manastır Türküsü, 1933
Op.7 Çoban Armağanı, 1933
Op.18 Dağlardan Ovalardan, 1939
Op.22 Bir Tutam Kekik, 1943
Op.42 Duyuşlar (üç kadın sesi), 1935
Şan ve Piyano
Op.32 Üç Ballad, 1955
Op.48 Dört Ezgi, 1977
Partitalar
Op.31 Partita (çello),1954
Op.36 Partita (keman), 1961
Piyano Solo
Op.2 Süit, 1931
Op.10/a İnci'nin Kitabı, 1934
Op.15 Sonatina, 1938
Op.25 Anadolu'dan, 1945
Op.38 Aksak Tartılar Üzerine On Etüd, 1964
Op.45 Aksak Tartılar Üzerine Oniki Prelüd,1967
Op.47 Aksak Tartılar Üzerine Onbeş Parça, 1967
Op.58 Aksak Tartılar Üzerine On Taslak, 1976
Op.51 Küçük Şeyler, 1950-52
Op.56 Ballade (iki piyano için), 1975
Op.73 Üç Piyano için Poem, 1986
Op.76 İki Piyano için Poem, 1989
Op.77 Piyano Sonatı, 1990
Kitapları
Türk Halk Musikisinde Pentatonizm, İstanbul,1936
Rize, Artvin ve Kars Havalisi, Türkü, Saz ve Oyun Havaları, Istanbul, 1937
Yedi Karadeniz Türküsü ve bir Horon, Istanbul, 1938
Karacaoğlan, Ankara, 1952
La Musique Turque (Pleyel Edition, Müzik Ansiklopedisi, Müzik Tarihi Serisi Cilt I) Paris, 1960
"La genie de la melodie" (Zoltan Kodaly'ın Yüzüncü yılı Nedeniyle), Budapeşte, 1962
Folk Music Research in Turkey (Bela Bartók ile birlikte), Budapeşte, 1976
Türk ve Macar Müziği üstüne çalışmalar, Budapeşte, 1964,
Pedagoji Alanında çalışmaları
Musiki Nazariyatı (Dört Cilt), Ankara Devlet Konservatuvarı Yayını, I (1958), II (1962), III (1964), IV (1966)
Toplu Solfej (iki cilt), Ankara, 1967, 1968
Töresel musiki/ Ankara, 1967
Halkevlerinde Musiki", Ankara, 1940
"Yalan" (sanat konuşmaları), Ankara, 1945
Lise Müzik Kitabı, (1-2-3) (Halil Bedi Yönetken ile), Ankara, 1955
Atatürk ve Musiki, Sevda Cenap And Vakfı Müzik Yayınları, Ankara, 1981

DİSKOGRAFİ

Özsoy Operası
Yöneten: Orhan Tanrıkulu
Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestra, koro ve solistleri
“Atatürk ve Adnan Saygun” kitabının CD eki
Boyut Müzik, 1997

Yunus Emre Oratoryosu
Yöneten: Leopold Stokowski
The Symphony of the Air,
The Crane Chorus of the State University at Potsdam, N.Y.
RW 3967 LP0032951

Yunus Emre Oratoryosu
Yöneten:Hikmet Şimşek
Budapeşte Senfoni Orkestrası
Macar Radyo ve Televizyon Korosu ve solistleri
Koro yönetmeni: Ferenc Zapszon
Hungaroton SLPX 31077 - 78-LP
Yunus Emre Oratoryosu
Solistler: Müfide Özgüç (soprano); Cemaliye Kıyıcı (alto); Pekin Kırgız (tenor); Bülent Ateşoğlu (bas).
Yöneten:Hikmet Şimşek
Ankara Devlet Opera ve Balesi Korosu ve Orkestrası
Ankara Devlet Opera ve Balesi Prodüksiyonu A-91-0001-CD
Yunus Emre Oratoryosu
Solistler: Esin Talınlı, Şebnem Algın, Ömer Yılmaz, Tuncay Kurtoğlu
Yöneten: Rengim Gökmen
Bilkent Senfoni Orkestrası
Ankara Devlet Opera ve Balesi Korosu
Bilkent Üniversitesi Prodüksiyonu-Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası desteğiyle
BMP 0031
Yunus Emre Oratoryosu’dan İki Arya
(No.6, No.11)
Solist: Attila Manizade bas)
Yöneten: Erol Erdinç, Sofya Radyo Senfoni Orkestrası
UPR Classics UP 92-001-CD
Üçüncü Senfoni’den “Lento”
Yöneten: Niyazi Tagizade
State Symphony Orchestra of Cinematography
Melodia Mezhdunarodnya Kniga D-011581-11582
Birinci Senfoni
Yöneten: Howard Griffiths
Northern Sinfonia
Koch / Schwann Mundi 3-6746-2

Birinci ve İkinci Senfoni
Yöneten: Ari Rasilainen
Rheinland-Pfalz State Philharmonic Orchestra
CPO 999 819-2 CD (2002)

Üçüncü ve Beşinci Senfoni
Yöneten: Ari Rasilainen
Rheinland-Pfalz State Philharmonic Orchestra
CPO 999 968-2 CD (2004)
Dördüncü Senfoni
Yöneten: Ari Rasilainen
Rheinland-Pfalz State Philharmonic Orchestra
CPO 777 043-2 CD (2005)

Üçüncü Senfoni
Yöneten: Erol Erdinç
St.Petersburg Filarmoni Orkestrası
Bilkent Üniversitesi Prodüksiyonu
BMP 0023

Üçüncü Senfoni
Yöneten: Erol Erdinç
Bilkent Senfoni Orkestrası
BMP 0025

Concerto da Camera Op. 62
Yöneten: Gürer Aykal
Ankara Oda Orkestrası
Sevda Cenap And Müzik Vakfı

Concerto da Camera Op. 62
Yöneten: Howard Griffiths
Northern Sinfonia
Koch / Schwann Mundi 3-6746-2

Orkestra Çeşitlemeleri
Yöneten: Gürer Aykal
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası
“Muzıka-yı Hümayun’dan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasına” kitabının CD eki
Boyut Müzik, 1996

Orkestra Çeşitlemeleri
Yöneten: Erol Erdinç
Bilkent Senfoni Orkestrası
BMP 0025

Op.57 Ayin Raksı,
Yöneten: Hikmet Şimşek
Moskova Radyo ve Televizyon Senfoni Orkestrası
The Turkish Five “Great Composers of Turkey”
Sabah Duru Prodüksüyon SD05
Raks Müzik 9713661

Op.14 Süit
Yöneten: Ari Rasilainen
Rheinland-Pfalz State Philharmonic Orchestra
CPO 777 043-2 CD (2005)

Piyano Konçertosu, No.1 Op.34
Solist: Igor Zhukov(Piyano)
Yöneten: Niyazi Tagizade
State Symphony Orchestra of Cinematography
MELODIA Mezhdunarodnya Kniga D-011581-11582

Piyano Konçertosu No.1 Op.34
Solist: Gülsin Onay (piyano).
Yöneten: Gürer Aykal
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası
Nonesuch 971417-1, Polonya

Piyano Konçertosu, No.1 Op.34
Solist: Gülsin Onay (piyano)
Yöneten: Gürer Aykal
NDR Rundfunkorchester Hannover
Koch Schwann 3-1350-2 H1-CD

Piyano Konçertosu, No.2 Op.71
Solist: Gülsin Onay (piyano)
Yöneten: Gürer Aykal
NDR Rundfunkorchester Hannover
Koch Schwann 3-1350-2 H1-CD

Piyano Konçertosu N.1, Op.34
Solist: Gülsin Onay (piyano/piano)
Yöneten: Erol Erdinç
St.Petersburg Filarmoni Orkestrası
Bilkent Üniversitesi Prodüksiyonu
BMP 0023

Piyano Konçertosu N.1, Op.34
Solist: Hande Dalkılıç (piyano)
Yöneten: Rodolfo Bonucci
Bilkent Senfoni Orkestrası
BMP 0019

Viyola Konçertosu, Op.59
Solist: Ruşen Güneş (viyola).
Yöneten: Gürer Aykal
Londra Filarmoni Orkestrası
Koch-Schwann Musica Mundi CD 311 002 H-CD

Keman Konçertosu
Solist: Mirjam Tschopp
Yöneten: Ari Rasilainen
Rheinland-Pfalz State Philharmonic Orchestra
CPO 777 043-2 CD (2005)

Viyolonsel Konçertosu
Solist: Arturo Bonucci (cello)
Yöneten: Rodolfo Bonucci
Bilkent Senfoni Orkestrası
BMP 0019

Beş Türkü Op.41
Solist: Ayhan Baran (Bas).
Yöneten: Hikmet Şimşek
Budapeşte Filarmoni Orkestrası
“Dört Türk Orkestra Eseri”
Hungaroton 31455-CD

Koro İçin Çeşitlemeler
Yöneten: Hikmet Şimşek
Kültür Batkanlığı Çoksesli korosu
“Eski Bir İstanbul Türküsü Üstüne Çeşitlemeler”
Hungaroton HCD 31523-CD

Halk Türküleri ve Yunus Emre’den iki arya
Ömer Temizel (tenor) , Vedat Kosal (piyano)
“Lieder Meiner Erde”
Coriolan Classic zwischen Orient Okzident Vol.2-CD

İnsan Üzerine Deyişlerden iki Şarkı, Op.60
“Dilek” ve “Dönsem”
“The Art of Turkish Songs”
Mesut İktu (bariton), Sergey Gavrilov (piano)
Produced by SCA Music Foundation
VMS 129

Dört Şarkı Op.41
Solist: Attila Manizade (bas/bass)
Yöneten: Erol Erdinç, Sofya Radyo Senfoni Orkestrası
UPR Classics UP 92-001-CD

Üç Şarkı Op.23
Solist: Attila Manizade (bas/bass)
Yöneten: Erol Erdinç, Sofya Radyo Senfoni Orkestrası
UPR Classics UP 92-001-CD

Beş Şarkı
“Ağıt, Mavilim, Bozlak, Yine de Şahlanıyor, Harmandalı)
Solist: Mustafa İktu (bas bariton)
Yöneten: Hikmet Şimşek
İzmir Devlet Senfoni Orkestrası
Kalan CD 297

İnsan Üzerine Deyişler I, Op. 60
Solist: Işın Güyer (mezzo soprano).
Yöneten: Hikmet Şimşek
Budapeşte Senfoni Orkestrası
Hungaroton SLPX - 31077-78

Beş Şarkı
Solist: Işın Güyer (mezzo soprano).
Yöneten: Hikmet Şimşek
Budapeşte Senfoni Orkestrası
Hungaroton HCD 31483-CD

“Dinle Garibi Duru Su” (Kerem Operasından)
Erol Uras
Kaf Music 1.327.005 CD

İnci'nin Kitabından, Op. 10/A
Verda Erman (piyano)
EMI NDRSK-N. 323

İnci’nin Kitabı
Vedat Kosal (piyano)
“Vedat Kosal spielt Türkische Miniaturen”
Phil.Lip Verlag, Münih

İnci’nin Kitabı
Zeynep Üçbaşaran (piyano)
Eroica Classical recordings JDT3223

Dört Etüd (Aksak Tartılar Üstüne On Etüd'den), Op. 38)
(nos. 4, 7, 9, 1)
Gülsin Onay (piyano)
Apparto-Schwann APO 86407 –CD

Aksak Tartılar Üstüne On Etüd, Op.38
Hande Dalkılıç (piyano)
Bilkent Üniversitesi Yapımı
BMP0014

Oniki Prelüd-Aksak Tartılar Üstüne
Gülsin Onay (piyano)
PRE 66027 AUL-CD
Also: Koch-Schwann Aulos 3-1382-2-CD

Aksak Tartılar Üstüne Prelüd Op.45, No.12
Gülsin Onay (piyano)
Universal

Oniki Prelüd-Aksak Tartılar Üstüne
Zeynep Üçbaşaran (piyano)
Eroica Classical Recordings JDT3223

Sonatine Op.15
Gülsin Onay (piyano)
PRE 66027 AUL-CD
Also: Koch-Schwann Aulos 3-1382-2-CD

Sonatine Op.15
Hande Dalkılıç (piyano)
Bilkent Üniversitesi Yapımı
BMP0014

Sonat, Op.76
Hande Dalkılıç (piyano)
Bilkent Üniversitesi Yapımı
BMP0014

Demet Op.33
“Yerelden Evrensele”
Orhan Ahıskal (keman), Ian Buckle ( piyano)
Proje ve Uygulama: Şefik Kahramankaptan


Demet Op.33
“Kırsallardan Ezgiler”
Jülide Yalçın-Dittgen (keman), Yeşim Gökalp (piyano)
Proje ve Uygulama: Şefik Kahramankaptan
CD 2004

Demet Op.33
“The Contemporary Voice of Turkish Music”
Atilla Aldemir (keman), Şevki Karayel (piyano)
Dryer.Gaido CD21026

Horon, Op.33 Demet’ten
Saim Akçıl (keman), Wim Wijinbergen (piyano)
Universe Production LS29

Yaylı Çalgılar Dörtlüsü No.1, Op.27
Anadolu Yaylı Çalgılar Dörtlüsü
“Chamber Music from Turkey, vol.1”
Hungaroton HCD 31521

Yaylı Çalgılar Dörtlüleri (1-4)
Danel Quartet
CPO 999 923-2 CD (2005)

Rüya ve Masal (org uyarlaması)
Leyla Pınar (org) -“Yeni Bir Deyiş”
Museum /MMD/SABAM 16 368, MMD 010/93-CD

Köroğlu
Ayhan Baran (şan); Judith Uluğ (piyano)
Evin İlyasoğlu, Zaman İçinde Müzik-Kitaba ek 10.CD
Yapı Kredi Yayınları, 1994
Müzikotek Kla-1 TR 16

Sonatina
Yeşim Gökalp (piyano)
“Türk Piyano Ezgileri”
A.K. Müzik Yapım, dağıtım: EMI 408 601-2

Kaynak:
Çağdaş Türk Bestecileri, Evin İlyasoğlu
Pan Yayıncılık, İstanbul, 2007

VARLIK VERGİSİ 1942 HAKKINDA ENGİN ARDIÇ'IN BİR YAZISI VE BENİM HATIRLADIKLARIM

Aşağıda Engin Ardıç’ın Varlık Vergisi hakkında bir yazısı var.
Bu vesileyle ben de hatırladıklarımı ve düşüncelerimi aktarmak istedim. H. A.
********************************************************************************
1942’de ben 12 yaşındaydım. Çocukluğuma rağmen bunun çok kötü bir şey olduğunu anlıyordum. Mahallemizde varlıklı Rum aileleri vardı. Bunlardan biri ‘Muradoğlu’ ismiyle maruftu. Baba Muradoğlu keresteciydi, Cibali’de dükkanları vardı. Kıpkırmızı tuğlalardan yapılmış şato gibi evleri ve evin basamak basamak uzanan bakımlı çok büyük bir bahçesi
vardı. O muhteşem binanın bitişiğindeki birkaç bina da zannederim aynı aileye aitti. Varlık vergisi değerlerinin de tümüyle Maliye müfettişleri tarafından konulduğunu zannetmiyorum. Koca Türkiye’de o kadar Maliye müfettişini nerede bulacaksınız. Sade bir vatandaş olarak baktığımızda vergi takdirinde Kaymakam, karakol ve polisler, belki Nahiye müdürlükleri ön planda gözüküyordu. Muradoğlu’nun eşyaları sokaklara dökülmüştü. Ancak cüz’i bir kısım eşyaları diğer bazı Rum komşularının evlerine taşınmıştı. Yapılan hacizler vergiyi karşılamadı ki, oğul Yorgo Aşkale’ye gitti. Her halde o listede onun da ismi vardır. Komşuların yün kazaklar vs örerek ona gönderdiğini hatırlıyorum. Yorgo sonra geldi ama galiba artık kafayı biraz üşütmüştü. Yalnız bahçe bakımıyla uğraşıyor, arada pikaptan bangır bangır Rumca şarkılar çalıyordu. Tek parti döneminin en büyük ayıbıydı bu. Her halde dünya harbinin yoklukları içinde para
basmadan, enflasyonu azdırmadan Devlet bütçesini servet vergisiyle denkleştirmek istenmişti. Ama o günün şartlarında böyle bir verginin adil olarak uygulanmasına imkân yoktu. Çiller hükümeti de ‘Net Aktif’ vergisi, ‘Ekonomik Denge Vergisi’ gibi servet vergileri uyguladı. Bilançonun aktif toplamı üzerinden vergi verdik. Oysa o aktif toplamı Öz Varlık demek değildi,
bilançonun pasifinde yer alan borçların karşılığında da aktifte yer alan değerler vardı. Vatan kurtulacak inancıyla zorluklar içinde ve de paşa paşa bu vergileri ödedik. Galiba Danıştay’da iptal davası açıp kazananlar da olmuş. Neyse ki Aşkale’ye giden olmadı. Evet bir daha asla, asla ilerde lanetle anılacak adaletsizlikler olmasa. H. A.
*******************************************************************

ENGİN ARDIÇ
Bir daha asla

Orta yaşlı insanlardı, kimisi kalp yetmezliği, kimisi yüksek
tansiyon, kimisi şeker illeti çeken...
Çoğu da bunların hepsini birden...
Bin dört yüz kişi kadardılar, sekiz yüz otuz altısının adını biliyoruz.
Taş kırdılar, kar kürediler, yol yaptılar. Zorla
götürüldüler. Hayvan vagonunda... Ahırlarda yatıp kalktılar. Kışın
Erzurum-Aşkale'de, eksi otuz derece soğukta, ertesi yaz
Eskişehir-Sivrihisar'da, artı otuz derece sıcakta çalıştılar.
İçlerinden 21 kişi öldü. Biri bileklerini keserek intihar etti.
Ölü sayısının daha da fazla olduğu sanılıyor ama elimizde
ancak 21 kişi için kanıt var.
Hiçbiri Müslüman değildi.
Kimisi Yahudi, kimisi Rum, kimisi Ermeni.
Çoğu ticaretle uğraşıyordu, yapabilecekleri başka iş yoktu, devlet memurluğuna
girmeleri yasaktı.
Kimisi de bildiğimiz emekçiydi, zengin mengin değildi. Vergisini ödeyebilmek,
taş kırmaya gitmemek için drahomasını bozduran, bu yüzden yıllarca evlenemeyen
genç kızlar bile vardı...
Bunlara, bir defaya mahsus olmak üzere, çok özel bir vergi
salındı: "Varlık vergisi"...
Vergi matrahı, bankalardan gizli bilgi istemekten korkulduğu
için maliye müfettişleri tarafından "keyfe keder" ve
"göz kararıyla"
tesbit edildi.
Bütün mal ve mülk varlığı toplasan elli bin lira olan adama
dört yüz bin lira vergi kesildi. Bazı kişilere sırf "Abdullah
Efendi Lokantası'nda yemek yiyebiliyor" diye ceza verildi.
Yıl 1942... Bahçe içinde, üç katlı ev üç bin lira... Oradan oranlayınız.
Ödeyemeyenlerin evlerine, işyerlerine el konuldu, eşyaları haraç mezat, ölü
eşek fiyatına satıldı. Eşleri, çocukları sokakta bırakıldılar.
Çoğunun ticari hayatı söndü. Yitirdiklerini bir daha yerine
koyamadılar. Çoğu, İshak Alaton'un babası Bay Hayim gibi, "içinden
birşeyler kırılmış" olarak döndü İstanbul'a. Hayata küstü. Devletine de
küstü. Çoğu, 1948 yılında İsrail devleti kurulunca Türkiye'yi terketti, onları
buraya bağlayan bir şey kalmamıştı, "kalmaları için hiçbir neden
kalmamıştı"...
Bu pisliğe zorla bulaştırılan ve yıllar sonra vicdanını
kemiren suçluluk duygusu içinde bir kitap yazıp rezilliği ortaya seren eski
İstanbul Defterdarı merhum Faik Ökte'nin deyimiyle, varlık
vergisi faciası...
Türkiye'de azınlıklar meselesinin en önde gelen uzmanı
Profesör Doktor Ayhan Aktar, varlık vergisiyle ilgili mükemmel
kitaplarına bir yenisini eklemiş bulunuyor: "Yorgo Hacıdimitriyadis'in Aşkale-Erzurum Günlüğü,
1943..."
Böylece, söylentileri doğrulayan acı gerçeklerin ayrıntıları, ilk
kez "birinci elden ve yazılı belge olarak" elimize
geçti.
Kitapta ayrıca Prof. Aktar'ın konuyu yeniden derleyip
toparlayan ve yeni bilgiler de ekleyen bir araştırması da var...
O dönemin ünlü gazetecisi Feridun Kandemir'in
yükümlü ve hükümlülerle birlikte gittiği Aşkale'den gazetesine gönderdiği ırkçı
röportajlar ve yıllar sonra, tıpkı Faik Ökte gibi "ben ne
yaptım" diye dövünüp, o dönemin bokluklarını bir bir açık ettiği
yazıları da var...
Teşhis edilebilen 836 gayrımüslim vatandaşın listesi de
var...
Müslüman okurlarımın bayramı şimdiden mübarek olsun efendim.
Varlık vergisi denilen korkunç pisliği üzerlerine salan
dönemin başbakanı Şükrü Saracoğlu'nun adını taşıyan stadyuma
göğsünü gere gere giden Fenerbahçe taraftarı Yahudi
okurlarımın da gözlerinden öperim.
Eh, bundan böyle Tavşanlı Linyitspor stadına deplasmana
giderler, hatalarını telafi ederler!
Vatanın her köşesi bir değil midir?

20 Temmuz 2011 Çarşamba

İSTANBUL VAPURLARI SUNUMU; HALİÇ VAPURLARI, DÜNÜN VE BUGÜNÜN VAPUR YOLCULARI

Sevgili Yakınlarım ve Dostlarım; Canerhan Tipi isimli bir bey eski İstanbul vapurlarını sergileyen çok güzel bir PPS yapmış. Size onu gönderdim, buraya alamıyorum. Yalnız görsel olarak değil, aynı zamanda onların hikâyelerini de anlatmış. Bana dostumuz Yeşua Bey göndermiş. Bazı slaytlara düşüncelerim de katılınca zaman zaman bayağı duygulandım. Anlaşılan Canerhan Bey de benim gibi duygusal bir kişi. Slaytın sonunda her ne kadar ‘SON’ yazıyorsa da, dosya isminin uzantısında (1) rakamı var. Bu slaytın belki devamı da vardır.

İllâ lafı uzattığımı biliyorsunuz. Benimle çoğu zaman aynı duyguları paylaştığı halde kızım da uzun yazıyorsunuz diyor. Ben gene bildiğimi okuyayım.
Ben 50 yılı aşkın İstanbul’un fiyakalı semti Etiler’de oturuyorum ama, benim yakınlarım, İstanbul’un surlarla çevrili olan bir semtinde, vaktiyle içinde dedemin, haminnemin yaşadığı bir evde 81 yıl önce doğduğumu bilirler. Ben eski Haliç-Fener’liyim, yani ben Haliç’liyim, kimse benden daha fazla Haliç’li olamaz, Haliç’in ismi geçince dikkat kesilirim, ben orada Bizanslılarla beraber büyüdüm. Ne yazık ki Kıbrıs’ta Türklere yapılan kötülüklere karşılık olarak 1955’de çok yanlış bir şekilde tertiplenen 6-7 Eylül olaylarında yağmacıların karşısına dikildim ama komşularımı koruyamadım. (O tarihlerde İstanbul büyük göçler almıştı)
Burada bir parentez açayım: Bizim evin adresi ‘Hacı İbrahim sok. No:33 Haliç-Fener İstanbul’ idi. Lisede edebiyat hocamız mahallemizdeki tarihi eserleri anlatmamızı isteyen compozisyon (o zaman tahrir diyorduk) ödevi vermişti. Ödevimde sokak tabelasındaki Hacı İbrahim’i görüntüledim ve konuşturmuştum. Tahrirlerden 10 almak huyundaydım. Parantezi kapattık.

Sayın Canerhan Tipi Bey, Boğaz vapurlarını çok güzel anlatmış. Kendisine teşekkürler. Keşke biraz da Haliç vapurlarından bahsetseydi. Onlar daha küçük boyuttaydı. Her halde 10-15 kadardı. Aralarında biraz farklar vardı. Hatırımda kaldığına göre 11 numara biraz daha yakışıklıydı. Marmaradan veya Boğaz’dan geldiniz, köprünün altından Haliç tarafına geçersiniz, Haliç iskelesinde vapurunuz bekliyor. Kasımpaşa sonra Fener gideceksiniz. Arada Cibali’ye uğruyorsa ona dilenci vapuru denirdi. Sonra Balat, Hasköy, Halıcıoğlu, Eyüp , Sütlüce var. Sütlüce’den ötesi daha seyrek ve başka bir vapur. Ben Haliç Fener’de vapurdan çıkan şık insanlar gibi güzel bir topluluğu Paris’te bile görmedim.

Fener’de vapurların çok işlevi vardı. Bir defa, Rum Lisesi boşalınca öğrenciler iskeleyi doldururdu. Beyoğluna gitmek isteyen insanlar için bazı yol seçenekleri vardı. Kasımpaşa’ya geçip Şişhane’den yukarı çıkarsınız. Eşim 6ıncı Daire’deki Beyoğu Kız Sanat Enstitüsü’ne herhalde böyle gidiyordu. Başka bir yol daha vardı. Gene kendimden anlatayım. Haftada bir gün keman dersine gidiyordum. Hocam Şişli’de. Bazen bir hafta dersimi hazırlayamamışım. Son gün 8-10 saat çalıştığım olurdu. Artık kafam dalgalanıyor. Fener’den vapura biner , vapurun arkasından Haliç’in sularına bakakarak dinlenirdim, Köprü’de çıkar, Tünel’den yukarı, oradan otobüsle Şişli’ye giderdim.

Bir de vapurların yolcularından bahsedeyim ve bir kıyaslama yapayım. Kadıköy ve Ada vapurlarında çevrelerine bakınca insanlar bir kusurları olmasın diye kendilerini sorgularlardı. Kibarlık her şeyin önünde gelirdi. Bir hafta önce Heybeli Ada’ya gittiim. Vapurda gürültü, patırdı, düzensizlik yüzünden son derece sıkıcı ortamda kaldım, adeta perişan oldum. Daha fazlasını anlatamıyorum. Yanımda taşıdığım müsekkin haptan yuttum ama isteklerime rağmen bir küçük şişe suyu da temin edemedim.

Sunumun sahibinden Haliç Vapurlarının hikâayelerini anlatan bir sunum yapmasını veya hiç değilse bu mevcut sunuma birkaç kare de Haliç vapuru eklemesini ben rica etmiş olayım. Hepinize sevgiler H. A.